İTÜ Rock Sizleri Önemsiyor*

İTÜ'den bu kadar bahsettikten sonra sanırım birazda İTÜ rock kulübünden bahsetmek gerekiyor. Zira çoğu zaman İTÜ den ziyade İTÜ rock kulübünden mezun gibi hissediyorum kendimi. Şunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim, İTÜ'de hayatı benim için çekilir kılan tek şey bu topluluktu, bu topluluk olarak yapmaya çalıştığımız şeylerdi. Ama orada da hiç bir şey günlük gülistanlık geçmiyordu. Bilakis rock kulübü de bir çeşit işkenceydi.

İşkenceydi, çünkü herşey çok zordu. Özellikle ilk yıllarda. Bir yandan özerkliğini korumaya çalışmak, bir yandan organizasyon yapmaya çalışmak, kulüp içindeki ve dışındaki gerginlikler ile uğraşmak çok zordu. Özerkliğimizi korumak istiyorduk, zira tüm insanların gözlerini diktiği, bizim olsun dediği bir stüdyomuz vardı. Stüdyoyu ise kendimize saklarken okulun malını sahiplenmiyorduk, bizden önce gelenlerin kendi elleri ile kurduğu, sonra da bizim kendi elimiz ile tekrardan kurduğumuz bir stüdyoyu elimizde tutmaya çalışıyorduk. Bir yandan stüdyomuzu isteyen kulüpler ile, bir yandan biz başımıza buyruk varız dememizden rahatsız olan yaşam alancılar ile ve bir yandan da toplantılarımızdan rahatsız olan (ehi) tiyatrocular ile uğraşmak zorundaydık.

Ama tüm bunlar arasında problem hep stüdyo hakkında çıkıyordu. Bir çok kişi kulübe sadece stüdyo için gelmek istiyordu ve aslına bakarsanız onlar için stüdyodan başka hiç birşeyin önemi yoktu. Lakin stüdyo rock kulübü üyeleri için ve rock kulübü üyeleri tarafından kurulmuştu. Stüdyoyu kullanmak için ödenen para bile doğru düzgün bir para değildi. O stüdyo rock kulübü üyelerinin düzenlediği ÜCRETSİZ festivallerden elde kalan paralar ile kurulmuş ve sonra da her yıl tekrardan adam edilmişti. Burada bir çelişki vardı. Dışarıdan gelenler bu çelişkiyi anlamakta zorluk çekiyorlardı. Zira bütün yıl uğraşıp debelenerek kurduğun bir stüdyoyu sadece kendimize saklamakta değildi amacımız, biz istiyorduk ki o stüdyoyu kullanan bizim gibi kullansın. En azından amfiyi kapatmadan jakı çekmesin. Stüdyo kullanımı için eğitim bile verdik, eğitime gelemeyenler olunca eğitimi bir kez daha da verdik. Sayı kalabalıklaşınca kimin stüdyo için, kimin kulüp için geldiğini anlamak adına yoklama almak zorunda bile kaldık. İnsanlar arkadaşlarının yerine imza atmaktan çekinmediler. Çözüm bulmakta zorlanıyorduk. Ve bir süre sonra bu durumu insanlara açıklamayı umursamaz hale geldik. Ki milyonlarca kez açıkladık ama hepsinin sonunda beğenmiyorsanız siktirin gidik demekten de çekinmedik. Siktirip gitti bir çoğu. Ve dışa kapalı olarak yaftalandık.

Sonra bir de tarz meselesi vardır hep. Şu argüman ile konuşur durur insanlar (pek yüzümüze söylemezler, hehe) İTÜ Rock kulübü, İTÜ Metal kulübü olsun yerine de Mor ve Ötesi konserleri veren yeni bir İTÜ Rock kulübü açılsın. Okkalı küfürler etmek yerine bu argümana karşı makul bir cevap vermek gerekirse (ki bence çok da gerek yok) sen kimsin de bizim ismimizi değiştiriyorsun ile başlarım cevabıma. Sonra şunu derim, yıllarca kullandığım isimi sana yakışmıyor değiştir desek nasıl bir tepki verirsin?

İTÜ Rock kulübü yıllarca metal kulübü olmakla suçlandı. Ben şimdiye kadar düzenlenmesinde aktif olarak rol aldığım dört festivalin (7 den 10'a) hiç birinde metal gruplarının çoğunlukta olduğunu görmedim. Hatta net oran hep 3 te 1 olmuştur. Arada sırada düzenlediğimiz küçük konser ve etkinliklerde ise durum şundan ibaretti, normalde metal dinleyen ve icra eden adam neden dinlemediği ve icra etmediği türde bir etkinlik düzenlesin ki? Kapımızı hiç bir zaman bizim dinlediğimiz müziği dinlemeyen insanlara kapamadık ama hiç bir zamanda birilerinin bize gelip Mor ve Ötesi konseri düzenleyin demesine ya da The Doors dvd gösterimi yapın demesine izin vermedik.

Öncelikle şunu açıklamak gerek, İTÜ Rock kulübü kendi bünyesinde müzisyenler ile dolu bir topluluktur ve herşeyden önce Türkiye de bu müzik türünün gelişmesi için, amatör ama kaliteli müzik yapan insanlara ve ya her allahın günü televizyonda göremediğimiz müzisyenlere sahne imkanı sağlamayı hedefler ve ücretsiz organizasyon yapar (Coca cola ile de sponsorluk anlaşması yapmaz, Cola Turka ile de yapmaz). Bu yüzden bir Pentagram ya da Mor ve Ötesi konseri yapmaya hiç yanaşmadık. Pentagram için paramız yoktu, Mor ve Ötesinin ise bizim sahnemize ihtiyacı yoktu.

Ki tüm bunların dışında kimsenin fikrine ihtiyacımız yoktu. Bizim kafamızda yeterince fikir vardı ve onlar ile bile başa çıkamıyorduk. Birilerinin gelip şu grubun konser gösterimi yapılsın demesine ihtiyacımız yoktu. O grubun konser gösterimini yapmak isteyen buyursun yapsın diyorduk. Üstelik onu bu sorumluluk altında yalnızda bırakmıyorduk. Her türlü yardımı yapacağımızı garanti ediyorduk. Bilakis çok iyi hatırlıyorum kendi adıma bu şekilde verdiğim bir kaç sözü. Ama karşılığında o organizasyonun sorumluluğunu öneri sahibinin almasını bekliyorduk. Çoğu zaman bu da olmadı. Ki bir konser gösterimi için yapılan tek şey bir üst kata çıkıp bir hafta önceden küçük (duruma göre büyük) salonun istenmesi, konser dvd'sinin (divx falan da olur) ve gösterimin yapılacağı notebook'un bulunması gerekiyordu. Notebook'um yok diyen olursa onu da biz hallediyorduk. Projeksiyon ve perde salonda zaten vardı. Olay bu kadar kolaydı. Ama insanlar sipariş ile organizasyon istemeye devam ettiler, bizde kibar kibar derdimizi anlatmaya çalıştık, sabrımız taşınca kaba kaba kovmak zorunda kaldık.

Hiç bir zaman kitleler tarafından sevilmek sayılmak gibi bir derdimiz olmadı. Hiç bir zaman hatasız olduğumuzu da düşünmedik (ben çok ciddi hatalar yaptığımızı düşünüyorum bilakis) ama yine de bizi dışarıdan eleştirenlerin büyük bir çoğunluğunun bizi yanlış sebeplerden eleştirdiğini düşünüyorum. Bilakis böyle olduğunu görüyorum. Üyelerine ne kimlik veren ne de onlardan aidat toplayan bir kulüp olmadık. Toplantıdan sonra içeriz dedik, ben içmem diyenleri de bağrımıza bastık (zorla birşeyler içirmeyi de denedik, ehi). Her yıl nisan ayının üçüncü haftasında İTÜ'yü normalde olmadığı bir yer haline getirdik. Her allahın günü İTÜ Rock kulübüne bok atan, İTÜ Rock kulübü kapatılsın diyen güvercin beyinli insanların bile çılgınlar gibi eğlendiği festival yaptık. Türkiye'nin ilk açık hava festivalini 11. ayağına kadar taşıdık ve işler yolunda giderse bizden sonrakiler bu yılda 12. kez aynı iyiliği yapacak İTÜ'lülere. Ne zaman karşılaşsak bilmiş bilmiş rock kulübüne bok atan insanlar gene o festivalde eğlenecek, sarhoş olacaklar. Çoğu zaman ders çalışmaktan başka hiç bir şey yapmadıkları okullarındaki en güzel zamanları gene bizim festivalimizde geçirecekler. Aslına bakarsanız çok da sorun yok, biz afişlerimizde koyun resmi koyup otlanmaya ara verin derken de, ya da tavşan resmi koyup geldi bahar ayları gevşedi gönül yayları derken de zaten bu insanların bir çoğunun anlamadığı ama onların hayatında eksik olan birşeylerin altını çiziyorduk. Ve tüm bunların dışında çirkinden başka bir şeyin olmadığı bir yerde güzel bir şey yapıyorduk.

Unutmayın, yine de İTÜ Rock sizleri önemsiyor* ;)



*8. Festivalde kullanığımız spot sözlerden bir tanesi.

Hiç yorum yok: